8 Ekim 2007

ÇAMUR VE ŞİFA

Her yaz olduğu gibi bu yaz da tatilimin bir kısmını ülkemin farklı yörelerini görmeye ayırdım.Bu sene ki güzergah, Fuat BAŞ hocamın bir tavsiyesiyle kendiliğinden belirdi.Erzurum'da Pasinler ilçesinden yaklaşık 15 km doğuda Köprüköy'de bulunan"Deli Çermik"i deli gibi aradık:) Ulaşmamız biraz zor oldu ama buna sebep yanımızda yol haritamın olmamasıydı.Tüm engellere ve fazladan 600 km yol gitmeme rağmen inatla "deli Çermik"e ulaştım.Burası gerçekten görülmeye değer bir doğal şifa kaynağı.
Kükürtlü bir suyun ve çamurun güneşle birleşmesinden insanlara bahşedilen mükemmel bir nimet diyebilirim.
Tabi ki Erzurum'da güneşi bulmak için çabuk hareket etmem gerekti ve 2 gün de olsa burada ki şifa kaynağından yararlanabildim.
Ege ve akdenizde bu tarz ama biraz daha kaliteyle sunulmuş çamurlara girmek için hatrı sayılır paralar ödenirken,burada kapıdan içeriye girmek kişi başına sadece 2,5 ytl...Giriyorsunuz içeriye ve canınız istediği kadar kalıyorsunuz öyle saat başı ücret de değil.Kadınlara ve erkeklere olmak üzere iki bölüm hazırlanmış tesisin üzeri açık ve yüksek duvarlarla çevrili..İçeride soyunma kabinleri, sürekli su devinimi olan bir havuz ve havuzun yan tarafında da bataklık tarzı içinden fokurtuyla su kaynayan bir çamur var.Gördüğüm manzara karşısında donakaldım.Benden önce bu çamura girenler vücutlarının her yerine çamuru bulaştırıp sonra bir kenarda güneşlenerek çamurun kurumasını bekliyorlar.Ancak orada bekleyenler 1.dereceden yakınım bile olsa emin olun tanımak mümkün değil.Kimse kendini göremediği için herkes birbirinin haline gülümsemekte:) Çamura girdikten sonra saçlarıma sürmekte tereddüt ettiğim bu çamur meğer cilde ,cilt hastalıklarına,sinir sistemine,özellikle eklem romatizması başta olmak üzere tüm romatizmal hastalıklara,koklamak suretiyle astım ve nefes darlığına ve şu anda hatırlayamadığım bir çok hastalığa iyi geldiğini çıkış kapısında asılı bulunan Erzurum valiliğinin denetleme ve sonuç raporundan okudum.Çamur vücutta kuruduktan sonra yan tarafta bulunan duşlarda -ki yine kaplıca suyu geliyor bu duşlardan ama sıcak değil vücut ısısında diyebilirim-çamur akıtılıp ardından havuz sefasına giriyorsunuz.Havuza girdikten sonra cildimde minik karıncalanmalar ya da batmalar olduğunu hissettiysem de fazla etkilenmedim bu durumdan ancak bu çamur ve havuz kürü bitip de oradan çıktığımda kıyafetlerimin her cildime dokunmasında tüm gözeneklerimde minik minik binlerce acı vermeyen batmalar olmaya basladı.Telaşlanarak kaplıca görevlisine sorduğumda O hoş Erzurum ağzıyla "merak etme baci şifa olir.Buraya gelenler aksama kadar bu çamurda yatir yuvarlanir şifa buliyir"Ondandır cevabını aldım:)
Eğer yolunuz Erzurum'a düşerse "Deli Çermik"e uğramadan geçmeyin derim.


Bu nasıl bir anlayıştır ki konuşurken yazarken Türkçe kelimelerin dışında kelimeler kullanmak insanlara kendini iyi hissettiriyor. Daha bir üstün özellik kattığını düşünüp hayatımızın her yerine soktuk bu yabancı kelimeleri. Neye? Niye özendik?
Ortalıkta “Dilimiz elden gidiyor” diye çığırtkanlık yapanların kaç tanesi dilimizin yozlaşmaması için, kaç şey yapıyorlar diye merak etmekten de kendimi alıkoyamıyorum.Tabi ki yüzlerce,binlerce insanı ardına takıp sihirli kaval öttüremezler de. Yine Kendi diline sahip çıkmak için, her insanın kendi çapında yapabileceği bir şeyler vardır.Yabancı kelimelere ve özentiye karşı tavır alınması gerekiyor.En basit yol yabancı kelimelerle bezenmiş dükkanlardan alış veriş yapmamak.Ayrıca bu tavrı da karşı tarafa açıklamak “Bu sebepten dolayı buradan alışveriş yapmayacağım”diye..Belki tek kişi olarak çok küçük bir tavır alma gibi düşünebilirsiniz.Hani bunun ne caydırıcılığı olabilir?Unutmayalım ki binlerce minik damla koskocaman bir derya oluşturabilir.
Artık “Dilimiz elden gidiyor” diye dizlerimizi dövmektense bir şeyler yapma vakti gelmedi mi ? Ne dersiniz?

5 Ekim 2007

AMASRA


Karadeniz'in hoyrat sularına gelin edasıyla uzanmış, gözleri ufukta birini bekler gibi durur "AMASRA"..
Bakmayın siz gelinlik kız gibi durduğuna,asırlardır bu zarafetini ve tazeliğini korumakta.Ne çok medeniyetlere analık etmiş,ne çok hayatları barındırmış bağrında.Fatih Sultan Mehmet'in Amasra'yı fethinden sonra bu manzaraya bakarak "Lala! Lala!Çeşm-i Cihan bum'ola?" dediği gibi...Çeşm-i Cihan,(Dünyanın Gözü) Karadenizde...!

BEYİNSEL OLARAK MI YOKSA BEDENSEL OLARAK MI ŞİŞMANSINIZ?


Toplumun kabul gördüğü,"normal" denilen bir vücuda sahip olmak,özellikle kadınların, ölümüne savaş verdikleri bir konudur.Bu sonu gelmeyen savaş; binlerce , tedavi, reçete,ilaç,bitkisel formüllerini de beraberinde evimize dilimize taşımış ve bununla ilgili büyük bir sektör de korkutucu boyutta büyüme göstermiştir.
Rahmetli anneannem anlatırdı, genç kızlık dönemlerinde güçlü kuvvetli sağlıklı ve albenili görünmek için beline yorgan dolayıp üzerine de kıyafetlerini giyermiş.:)) O zaman toplumun kabul gördüğü ölçüler değişikmiş yani.
Günümüz kabullerine bakarsak işimiz bayağı zor gibi..Son dönemlerde çok sözedilen "sıfır beden" olgusu bir çok genç kızın hayali olmakla birlikte sonlarını da hazırlamaktadır.
Magazin Hurilerine bakarak önce kafamızda şişmanlıyoruz.90-60-90 olmayan bütün ölçüler tü kaka ölçü durumuna düşüyor.Bundan sonrası çorap söküğü zaten.Bu ölçülere uymayan kadın,çirkin,kimsenin ilgisini çekmeyen,hatta evliyse eşinin, ondan daha zayıf ve muhteşem fizikli birisiyle aldattığına kadar abartılabiliyor.Eğer aldatılma halihazırda olmamışsa, gelecekte bir gün kendisinden yaşça ve fiziken daha iyi durumda biriyle aldatılacağı paranoyası yerleşiyor.:))Hayatlarında yolunda gitmeyen şeylere bulunacak bundan daha mükemmel bir kılıf olabilir mi ?Şişmanlığım yüzünden oldu bunlar..!(Kadınların işi ne kadar zor görüyorsunuz değil mi)
Aslında bu örneklendirdiğim kadınların hiç birisi gerçekte şişman olarak adlandırılmıyor.Beyinsel şişmanlık bu...